17 Haziran 2014 Salı

Tüketerek Tükenmek

Tüketerek Tükenmek başlıklı bir yazıdan alıntıdır (Halit Kurtoğlu, Genç Çınar, 30 Haziran 2010). 

Bulanmış Kafa
İnsan zihni ve kalbi her halde tarihin hiçbir döneminde bu kadar müdahaleye ve yönlendirmeye maruz kalmamıştır. İletişim imkanlarının aklın sınırlarını zorlayacak ölçüde artmış olması, ilk bakışta çok müspet bir gelişmeymiş gibi görünse de aslında, bu imkanları kullanma gücüne sahip olan güç odakları karşısında bireyi savunmasız bir durumda bırakmaktadır.

Küresel kapitalizmin en güçlü aracı olan reklamlar, insanların tüketim alışkanlıklarını belirlemekle kalmıyor; onların hayat karşısında nerede ve hangi pozisyonda konumlanacaklarını güçlü bir sesle telkin ediyor. Dünyada en çok yatırım yapılan sektör olan reklam sektörünün amacı, insanların bilinçaltlarına hükmetme ve onları yönlendirmedir. Reklamlarda kullanılan cümleler, görüntüler, müzikler uzun zaman ve emek harcanarak ve her türlü detay gözetilerek ortaya konulmuş çok ciddi çalışmaların ürünüdür.

Reklamların şekillendirdiği tüketim kültürü, aslında bize ait olmayan, dahası bizim dünyamızla taban tabana zıt bir algılamanın inşa ettiği yaşam tasavvurunun neticesidir. Bizim inancımızda ve kültürümüzde kanaatkar olmak, insanın sahip olması gereken bir erdem olarak ön plana çıkarılmış ve övülmüştür. Halbuki küresel kapitalizmin itici gücü olan reklam ise, daha fazlasını istemeyi telkin etmektedir. Ayet-i kerimede "Allah haddi aşanları sevmez." buyurulurken; reklam "kimse sizi sınırlamasın" cümlesiyle karşımıza çıkıyor. Diğergam olmak ve huzuru başkalarının mutluluğuna vesile olmakta aramak, bizi şekillendiren kültürün idealize ettiği bir şey iken, reklam, "Mutlu et kendini" telkiniyle bizi hedonizmin hazcı bataklığına çekmeye çalışıyor. "Anı yaşamak", tasavvuf geleneğinde, bir kul olarak içinde bulunduğumuz zaman diliminde, kul olmanın bize yüklediği sorumlulukları yerine getirmemiz gerektiği anlamına gelirken kapitalist algılamada eylemlerimizin bize yükleyeceği sorumluluğu göz ardı etmeyi salık veren ve ahiret inancını kemiren yıkıcı bir anlama bürünüyor.

Neticede reklamlar, insanlara sadece ürün tanıtımı yapmıyor, aynı zamanda onların değer yargılarıyla oynama ve onları dönüştürme iddia ve gayretini ortaya koyuyor. Hedeflenen insan tipi; kaynağını sorgulamadan sürekli tüketen, daha çok tüketmek için daha çok kazanmayı hedefleyen, daha çok kazanmak için ise bütün vasıtaları meşru sayan, kendini hayatın ve olayların merkezine koyarak kendinden başkasını düşünmeyen popüler kültürün esiri olmuş bir insan tipidir.

Modern insanın mutsuzluğunun temelinde bu tatmin edilemez tüketme iştahı vardır. Zira modern insan, kendisine hedef olarak gösterilen ideal dünyaya hiçbir zaman ulaşamayacaktır. Çünkü "daha fazlasını istemenin" sınırı yoktur. Çözüm ise "Dikkat edin, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle huzura erer" diyen Kur'an'ın sesine kulak vermektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder